![]() |
![]() |
![]() | #1 |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() Çin kaynakları Hunları farklı tarihsel dönemlerde farklı isim/unvanlarla anmışlardır. Çin’in ilk hanedan tarihi kayıtları olan Şi-Ji ve Han-Şu’da takip ettiğimizde MÖ 2500-1600 arası Dağ Rongları, Şianyun, Şunyu, Hunyu, MÖ 1600-1000 arası Guifang, MÖ 1000-250 arası Şianyun, MÖ 3. yüzyıldan itibaren Şiongnu olarak anıldıklarını görüyoruz Hunlar Türklerin ataları olarak kabul edilir. Böyle olmakla birlikte; Hunlar aslında Türk kitlelerinin bir bölümünü meydana getiriyordu. Türklerin kadim coğrafyalarını tetkik edecek olursak Hazar Denizinden Aral gölüne kadar olan coğrafyayı Türkistan olarak tanımlayabiliriz. Kuzeyde sık ormanlıklarla güneydeki Çöl kuşağının arasında kalan bu bölge aslında topyekün bir Saka coğrafyasıdır. Hazarın Kuzeyinden batıya doğru göçlerle Kuzey Karadeniz’de Kuman/Kıpçak varlığıyla karşılaşırız. Ancak Hazar Denizi bu coğrafyanın bir sınırı gibidir. Benzeri bir sınır da doğudadır ki; Altay Dağları İç Asya ile Hun coğrafyasını birbirinden önemli ölçüde ayırır. Tarih öncesi çağlarda yayılım gösteren Sakalar Altay Dağlarının ardındaki bu bereketli coğrafyada varlıklarını devam ettirebilme ve güçlenebilme imkanı bulmuşlardır. Böylelikle yaşadıkları diğer coğrafyalarda olduğundan çok daha güçlü ve kalıcı bir devlet kurarak Türk Tarihinin beşik taşı durumuna gelmişlerdir. Hun Toplumu, bir galat-ı meşhur olarak müstakil bir Bozkır/Çoban toplumu olarak anılır. Genel olarak Türkistan’da bulunan hatta Hazar’ı aşıp Karadeniz’e ulaşan Türkler için bu tanım genel hatlarıyla kabul edilebilir. Ancak Hun Toplumu söz konusu olduğunda pek yeterli bir tanım olduğunu söyleyemeyiz. Zira Bozkır hayatı küçük kitlelerin ayrı ayrı yaşayabilecekleri, temel ihtiyaçlarını karşılayıp varlıklarını devam ettirebilecekleri bir yaşam modeli olmakla birlikte Büyük Orduların kurulup tahkim edilmesine, geniş coğrafyalara hükmedecek bir devletin inşa edilmesine imkan tanımayacaktır. Örneğin 100 Bin kişilik bir ordunun olağan bir mücadelede ihtiyaç duyacağı yay/ok ihtiyacı milyonlarla ifade edilir. Ancak orta-yüksek rakımlarda bulunan bozkırlarda bu tür kompozit odun mamülünün temini imkansızdır. Aynı şekilde çok sayıda asker ya da insanın bir arada bulunması gereken bir başkentte tüketim ihtiyacı bozkır modelli hayvancılıkla karşılanamayacaktır. Büyük orduların tahkim ve ikmal gereksinimleri için ham madde, beslenme ve barınma gibi pek çok ihtiyacı söz konusudur. Hun coğrafyası tüm bu ihtiyaçları fazlasıyla karşılayabilecek bir coğrafyadır. Kuzeyindeki Sibirya ormanları hayvancılık için elverişli değildir. Burada bulunan kitleler bir Orman toplumu meydana getirmiştir. Güneyde ise yerleşik köy hayatına geçmiş, sonraları Uygurlar olarak karşımıza çıkacak olan mukim kitleler köy/kent hayatına adapte olmuşlardır. Hun coğrafyasının orta hattı ise bereketli su kaynakları ve ovalarla bozkır hayatına uyumludur. Elbette Hunlar önemli ölçüde Bozkır/Çoban kültürüne sahip bir toplumdur, ancak güneyde yerleşik Dokuz Oğuzlar (Uygurlar), kuzeyde avcılık ve orman kültürüne tabi olan Sibirya Türkleri Hun toplumunun önemli unsurlarıdırlar. Özetleyecek olursak; Hun toplumu mümkün olduğunda Uygurlar gibi yerleşik hayata geçmişler, gerektiğinde geyik sürüleri besleyip odun işçiliğinde ustalaşmış ve orman kültürüne adapte olmuşlar, gece/gündüz arası sıcaklık farkının çok yüksek olduğu ve dört mevsim yaşama imkanı bulunmayan bozkır coğrafyalarda ise konar/göçer çoban kültürünü geliştirmişlerdir. Diğer taraftan Hunlar merkezi bir toplum değil müstakil boylar altında idare edilen ve boyların birliğinden meydana gelen güçle ayakta duran, büyüyen ve varlığını devlet otoritesi altında devam ettiren bir sosyo-politik atmosfere sahipti. Kendi içinde bağımsız olan ve toplum içerisindeki akrabalık bağları ile aidiyet bağı güçlü kitleler, aynı kültürü paylaşan diğer boylarla barış içerisinde yaşamak için bir tür konfederasyona tabi oluyorlar, buna da İL(Barış) diyorlardı. Kut sahibi beyin uygulayacağı töreye güvenen bu beyler İL Birliğine dahil oluyorlar, ancak yaşadıkları coğrafyada doğrudan kendileri hükmediyorlardı. Bu siyasi teamül Türk boylarını bir araya getirirken Türk olmayan kimi boyları da Türkleştirmiştir. |
![]() |
Konuyu yanıtla |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
Forum | Bilgilendirme | Sosyal Medya |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd. Bu Forum Lisanslı Vbulletin Ürünü Kullanmaktadır. | Sitemiz bir " paylaşım " sitesidir. Bu yüzden sitemize kayıt olan herkes kontrol edilmeksizin mesaj/konu/resim paylaşabilmektedir. Bu sebepten ötürü, sitemiz üzerinden paylaşılan mesajlar, konular ve resimlerden doğabilecek olan yasal sorumluluklar paylaşan kullanıcıya aittir. Web sitemiz hiçbir yasal sorumluluk kabul etmemektedir. Illegal herhangi bir faaliyet görülmesi durumunda Yöneticilere adresine mail atıldığı taktirde mesaj, konu ya da resim en fazla 24 saat içerisinde silinecektir. | BeSte |