![]() |
![]() |
![]() | #1 |
Super Moderator ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() Liberal ütopyanın özü, insanlara evrensel olduğu varsayılan etik bir ideali dayatmanın tüm suçları içeren bir suç olduğu, toplumsal kargaşanın buradan çıkacağı, barış ve hoşgörü tesis edilmek isteniyorsa ilk yapılması gerekenin bu “ahlaki ayartı”dan kurtulmak olduğudur. Siyasetin alanı ahlaktan arındırılmalı, gerçekçi bir hale bürünmelidir. İnsan doğası bencildir, onu değiştirmenin herhangi bir yolu yoktur. Gerekli olan; şahsi kötülüklerin herkes için iyi olana hizmet etmesini sağlayacak bir düzeni tesis etmektir.[1] Bu düşünce hattını mantıksal sonuçlarına kadar ilerlettiğimizde, aklı başında bir liberal, başkalarının iyiliği uğruna kendi çıkarlarından vazgeçmeye yönelik hümanist hevesini sınırlamalı ve herkesin iyiliği için hareket etme yolunun şahsi bencilliğini takip etmekten geçtiğinin farkında olmalıdır. Zizek’e göre, “Tek tek bireyler için kötü olan, herkesin iyiliğinedir.” düsturunu rehber edinen “Aklın Kurnazlığının” zorunlu ters yüzü, “Bireylerin iyiliği için olan, herkesin felaketidir.” şiarıdır.[2] Liberalizmde başından beri, bireysel özgürlükler ile kitlelerin davranışlarını düzenleyen nesnel mekanizmalar arasında gerilim vardır. Benjamin Constant’ın da fark ettiği üzere, bireylerde her şey ahlaki, kalabalıklarda ise fizikseldir:[3] Herkes bir birey olarak özgür olmakla birlikte, kalabalıklar içinde çarkın dişlisinden ibarettir. Dinlerin en açık mirası, takdir-i ilahinin piyasa başarısında cisimleşen inayet mekanizması paradoksunda belirir.[4] Toplumsal barışı sağlayacak mekanizmalar, bireylerin iradelerinden de meziyetlerinden de bağımsızdır. Bu tasarının içkin gerilimi liberalizmin iki veçhesinde, siyasi liberalizm ile piyasa liberalizmi arasında görülür. Söz konusu gerilim, indirgenemez bir mahiyet taşımakla birlikte, aynı madalyonun eş yüzleri gibi birbirine bağlıdır. Bugün liberalizmin anlamı iki zıt kutup arasında; iktisadi liberalizm (serbest piyasa bireyciliği, devlet müdahalesine karşıtlık) ile siyasi liberalizm (eşitlik, toplumsal dayanışma, hoşgörü) arasında salınıp durmaktadır.[5] İki anlam dolayımındaki gerilim, liberalizmin bünyevi özelliğidir; kavramın kendisine mündemiçtir. Söz konusu müphemlik, bilgimizin sınırlılığının değil, liberalizm kavramının özüne dair hakikatinin göstergesidir. Liberalizmin mevcut iki biçimi, geleneksel olarak bir diğerinin karşıtı olarak varlık bulmaktadır. Liberal çok kültürcü hoşgörü savunucuları iktisadi liberalizme karşı çıkar ve daha az şanslı olanları vahşi piyasa mekanizmalarından korumaya çalışırlar. Serbest piyasa taraftarları ise genel olarak muhafazakâr aile değerleri ve benzerlerini savunur. Karşımızda ikili bir paradoks durmaktadır: Bir yanda hem piyasa ekonomisi savunan hem de bu ekonominin doğurduğu kültür ve yapıyı reddeden geleneksel sağ duruş, diğer yanda ise hem piyasaya karşı duran hem de bu piyasanın sonucu olan ideolojiyi kabul ettirmeye çalışan çok kültürcü sol duruş vardır. Slavoj Zizek’in yerinde tespitiyle, liberal vizyonun merkezinde anti-ideolojik ve anti-ütopik bir tavır bulunur.[6] Kendisini “kötünün iyisi” olarak gören liberalizmin amacı, “mümkün en az kötü toplumu” oluşturmak ve böylelikle daha büyük bir kötülüğün önüne geçmektir. Olumlu iyiyi doğrudan dayatmaya yönelik olası tüm girişimler, bütün kötülüklerin kaynağıdır. Kuşkusuz böyle bir algının özünde, insan doğasına ilişkin derin bir kötümserlik yatar: İnsan bencil bir hayvandır, onun iyiliğine ve diğerkâmlığına seslenen bir sistemi inşa etmeye kalkışmak doğrudan teröre davetiye çıkarmaktır.[7] Postmodern terör göstermiştir ki iyinin tiranlığına yöneltilen liberal eleştirinin bir bedeli bulunur. Yalnızca kötünün iyisini isteme iddiası küresel düzenin majör ilkesi olarak ortaya sürülür sürülmez, düşmanın savaştığını iddia ettiği özelliklerini tedricen kopyalamaya başlar. Küresel liberal düzen, ütopyaları reddederek kendisini mümkün olan dünyaların en iyisi olarak sunar ve insanlık serbest pazar mekanizmalarına bütünüyle teslim olmuşken piyasacı ütopyasını dayatır. Tüm bunların arkasında bildik totalitarizm kâbusu ve bütün eski ideolojik yükünü boşaltmış yeni insan vizyonu saklıdır.[8] Siyaseten doğruculuğun neden olduğu açmazları gözlemleyen herkesin bildiği gibi, hukuksal adaletin görelileştirilip tarihselleştirilmesi sonucu iyilikten koparılması daha baskıcı bir ahlakçılığa yol açmaktadır. Ortak terbiye ölçütlerini koyutlayan herhangi bir “organik toplumsal töz” olmadığında, tek amacı insanları birbirlerinin alanına girmekten alıkoymak olan program, yasal olan ve yasal olmayan kuralların patlamasına yol açar ki bu da her türlü ayrımcılığa karşı mücadele diye bilinen, sonu gelmez bir hukukileştirme ve ahlakileştirme sürecidir. Halihazırda yasayı etkileyecek ortak bir âdet yoksa ve söz konusu olan tek şey birbirlerini taciz eden öznelerse bu türden âdetlerin yokluğunda tacizin ne olduğu kim tarafından ve nasıl belirlenir? Buradaki sorun, daima yeni kuralların keyfiliği olacaktır.[9] Mutlak yapısal nedenlerden dolayı, ayrımcılığa karşı mücadele, nihai durağını erteleyen bitimsiz bir süreçtir. Özcesi, tüm ahlaki ön yargılardan azade bir toplum, tam da bu bakımdan her yerde suç görmeye yazgılı bir toplumdur. İdeolojinin işleyişi bugün bireyleri özneliğe çağırma ihtiyacı duymamaktadır. Liberalizmin dayattığı değerlerden arınmış bir hak mekanizmasıdır. Bu, bireyleri özneliğe çağırmadan serbest pazar oyunuyla arzu edilen siyasi düzeni otomatik olarak yaratabilen bir mekanizmadır.[10] Böylece liberal çok kültürcülüğün ideolojik koordinatları postmodern zeitgeist‘ımızın iki özelliği tarafından belirlenir. İlki, evrenselleşmiş çok kültürcü tarihselcilik yani tüm değerlerin ve hakların tarihsel anlamda özgül olduğu, dolayısıyla onları dokunulmaz kavramlar seviyesine yükseltmenin kültürel emperyalizmin bizzat kendisi olduğudur. İkincisi ise evrenselleşmiş “şüphe yorumbilim” yani tüm etik motifleri doğuran şeyin hınç, haset gibi bayağı saikler olduğu, yüksek bir davaya adanma çağrısının, iktidarlar ya da servetlerini korumak için savaşa ihtiyacı olanların tezahürleri olduğu şeklindeki anlayıştır. Zizek açısından liberal vizyonun temel sorunu, onun bir taraftan toplumsallaşma diye anılan önceki yaşam biçiminin altını oymakta iken diğer taraftan bu biçimin üzerinde, ondan beslenerek yaşamak zorunda olmasıdır. Piyasaya dayalı toplumsal mübadele alanında insanlar, özgür rasyonel özneler olarak karşı karşıya gelir ancak söz konusu özneler, simgesel borcun, mübadeleleri düzenleyen Büyük Öteki’ye duyulan güveniyle şekillenen karmaşık süreçlerin sonucudur. Mübadele alanı simetrik değildir: Gerçekleşebilmesi için piyasada, temel simgesel anlaşmaya katılan ve söze asgari güven sergileyen öznelerin olması gerekir. Piyasa, elbette bireylerin kendi çıkarları için birbirlerine yalanlar söyleyebildiği bir alandır. Lakin Lacan’ın söylediği gibi, bir yalanın işe yaraması için kendisini hakikat olarak göstermesi, öyle kabul edilmesi yani hakikat boyutunun çoktan kurulmuş olması gerekir. Zizek’e göre, Kant, her hukuki yapı ya da toplumsal kurallar dizgesi için, yazılı olmayan fakat onlar olmadan da yapılamayan kuralların, zorunluluğunu gözden kaçırmıştır. Yasaların gelişmesini ve doğru düzgün işlemesini sağlayabilecek tözü ancak bu tür informel kurallar temin eder. Yazılı olmayan kuralların ne kadar etkili olduğunu örneklemek için düşünür, potlaç ve para sistemini karşılaştırmalı olarak incelemiştir.[11] Potlaç ile dolaysız piyasa mübadelesi arasında tezat yaratan özellik, zaman boyutudur. Piyasa mübadelesinde iki tamamlayıcı eylem; ödeme ve ödenen şeyin karşılığını alma, aynı zamanda gerçekleşir. Bu haliyle mübadele eylemi, kalıcı bir toplumsal bağ değil, kendi yalnızlıklarına dönen atomize bireyler arasında gerçekleşen anlık bir işleme dönüşür. Potlaçta ise armağanı vermek ile karşı tarafın armağanını sunması arasında geçen zaman, devam eden bir toplumsal bağ yaratır. Herkes birbirine borçluluk bağıyla bağlıdır. Dolayısıyla para, başkalarıyla temas kurmamızı sağlayan ama bunu yaparken de bizi onlarla gerçek ilişkiler kurmaktan alıkoyan, tözden yoksun, sanal bir araçtır.
__________________ Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır. |
![]() |
Konuyu yanıtla |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
Forum | Bilgilendirme | Sosyal Medya |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd. Navbar with Avatar by Motorradforum Bu Forum Lisanslı Vbulletin Ürünü Kullanmaktadır. | Sitemiz bir " paylaşım " sitesidir. Bu yüzden sitemize kayıt olan herkes kontrol edilmeksizin mesaj/konu/resim paylaşabilmektedir. Bu sebepten ötürü, sitemiz üzerinden paylaşılan mesajlar, konular ve resimlerden doğabilecek olan yasal sorumluluklar paylaşan kullanıcıya aittir. Web sitemiz hiçbir yasal sorumluluk kabul etmemektedir. Illegal herhangi bir faaliyet görülmesi durumunda Yöneticilere adresine mail atıldığı taktirde mesaj, konu ya da resim en fazla 24 saat içerisinde silinecektir. | BeSte |