ForumGulu.Com -IRC Dünyasının Buluşma Noktası!   sohbet
Go Back   ForumGulu.Com -IRC Dünyasının Buluşma Noktası! > Genel Bilgiler > Genel Paylaşım > Bunları Biliyor muydunuz?

Yeni konu aç Konuyu yanıtla
 
Seçenekler Stil
Alt 05 Aralık 2024, 17:41   #1
Forum Üyesi
 
Ra' - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Üyelik Tarihi: 19 Kasım 2024
Üye No: 105
Mesajlar: 580
Nerden: Aydın
Cinsiyet: Erkek
Takım:
Aldığı Beğeni: 261
Beğendikleri: 100
@Ra'
Standart Anneliese Michel Vakası

Anneliese Michel, Almanya'da 1962 yılında doğan genç bir kızdı. Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmazdı ve kendisi oldukça zeki ve çalışkan biriydi. Dışa dönük kişiliğiyle dikkat çeken Anneliese, yüzme ve tenis gibi sporlarla ilgilendiği gibi aynı zamanda güzel bir sesi vardı ve şarkı söylemek, piyano ve akordeon çalmak gibi müzikal aktivitelerle de uğraşırdı. Öğretmen olma hayali ise onun eğitim ve öğretim konusundaki tutkusunu yansıtıyordu.

Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Babası Josef Michel, Papaz eğitimi almış Katı Katolik biriydi ve üç rahibe kız kardeşi vardı. Anneliese, çok katı bir din eğitimi aldı ve bu da onun hayatının birçok noktasında rol oynadı.

Anneliese'in annesi Anna, babasıyla nişanlıyken evlilik dışı bir kız çocuğu dünyaya getirdiği için evlenirken siyah bir duvak takmaya mecbur edilmişti. Evlilik dışı dünyaya gelmiş olan Anneliese'in küçük kardeşi Martha, sadece 8 yaşındayken hayatını kaybetmişti. Bu olay, ailede suçluluk psikolojisi yarattı ve Anneliese, annesinin kendisini tenkit etmesi ve her hareketini kontrol etmesi sonucu baskı altında büyüdü.

Anneliese'in psikolojik durumu, "Meryem Ana Sendromu" olarak adlandırılan bir duruma dönüştü. Anneliese, kendini dünyadaki bütün kötülüklerden sorumlu hissetti ve karşılaştığı insanların acılarını çekip onların yükünü azaltmak istedi. Bu, bazen kendini feda etme noktasına varacak kadar ileri gidiyordu. Örneğin, tren istasyonunda yatıp kalkan uyuşturucu müptelalarının günahlarının bedelini ödemek için onlarla beraber soğuk, taş yerde yatıyordu.

Anneliese'in durumu, zamanla giderek kötüleşti ve epilepsi, obsesif-kompulsif bozukluk, şizofreni ve depresyon gibi bir dizi psikiyatrik rahatsızlık teşhisi aldı. İlaçların fayda etmediğini gören doktorlar “epilepsi” teşhisi koymak zorunda kalmışlardı. Doktorlara kendisine iblislerin sesleriyle iletişim kurduğunu anlatıyordu.

Anneliese, 1968 yılında henüz 16 yaşındayken ilk epilepsi atağını yaşadı. Bu atağın ardından bilincini kaybetti ve felç geçirdi. Kasılmalar ve kramplar nedeniyle kendi dilini ısıran Anneliese, karın bölgesinde ağırlık hissetti ve hareket edemez hale geldi. Bu durum, sanki bilinmeyen bir karanlık gücün onun üzerinde pençesini sıkıp bıraktığı hissini veriyordu. Anneliese, durumunu "cehennemin ortasına düşmek" olarak tanımlıyordu ve yardım için çaresizce çığlık atacak gücü bile kendinde bulamıyordu.

1973 yılında İtalya'da bir kilise ziyaretinde, durum daha da kötüleşti. Anneliese, ayaklarının altında cehennem ateşini hissettiğini söyleyerek kiliseden kaçmaya başladı. Dini nesnelere ve dualara karşı aşırı tahammülsüzlük gösteriyordu ve çevrede bulunan ziyaretçilerin hepsi kötü bir koku hissetti. Ailesi, kızlarının şeytan tarafından taciz edildiğine inanmaya başlamıştı.

Anneliese'in durumu, verilen ilaçların yardımcı olamamasıyla yıllar geçtikçe daha da kötüleşti. Bir iblis tarafından ele geçirildiğine ve tıbbi tedaviden ziyade farklı bir çözüm araması gerektiğine inanmaya başlamıştı. Ailesi de bu düşüncedeydi...

Bilimsel yöntemler Anneliese'in problemine çözüm olmayınca aile soluğu ruhani kişilerde aldı. Çünkü Analiese'in durumu artık bilimi aşmıştı. 1975-1976 aralığında farklı bir dilde konuşmaya başlamıştı. Tamamen bilmediği bir dilde konuşmaya başlayan Anneliese, krizlere girip evin içinde çırılçıplak koşmaya, kendi idrarını içmeye, hatta örümcek yemeye bile başlamıştı. Normal yemekleri istemiyordu. Çünkü iblislerin kendisine yemek yeme izni vermediğinden bahsederek herhangi bir şekilde beslenmeyi reddediyordu. Bu nedenle, ilaçlarla uyutulmaya başlanmıştı.

Duyduğu sesler ve gördüğü iblis imgeleri nedeniyle uykusu kaçan Anneliese Michel, sürekli hareket ediyor ve kendine ve çevresine zarar veriyordu. Masa altlarına sürünüp, köpek gibi havlayan, böcek ve kömür yiyen, ölü bir kuşun kafasını koparan birine dönüştü. Paranoyaları arttıkça gün içinde 600 kez diz çökmek zorunda kalıyor ve dizleri parçalanıyordu. Tüm bu yaşadıkları sonucu çıldırmış bir insana dönüşmüştü.

Bu süreçte başka şansı kalmadığını düşünen ailesi kiliseden yardım istedi ve özel bir ruhani tedavi yöntemi olan "şeytan çıkarma" ritüellerine başvurdu.

Başta yardım için aradıkları rahipler tıbbi yardım alması gerektiğini ve yine de bir piskopostan izin almaları gerektiğini söylüyordu. Sonunda, Anneliese ve annesi, onlara inanan bir rahip bulmuşlardı, Ernst Alt. Daha sonraki mahkeme belgelerinde Anneliese'in “sara hastası gibi görünmediğini” belirtti.

Alt, yerel piskopos Piskopos Josef Stangl'a dilekçe göndererek Anneliese için şeytan çıkarma ayini yapılmasını talep etti. Sonunda talebi onaylanan Alt, yerel bir rahip olan Arnold Renz'e bu görevi verdi. Ancak ayinin tamamen gizli bir şekilde yapılması gerektiği emredildi.

Piskopos Josef Stangl'un onayından sonra, Alt ve Renz yaklaşık on ay boyunca Anneliese üzerinde toplam 67 şeytan çıkarma ayini gerçekleştirdi. Seanslar esnasında birkaç farklı dil (Flemenkçe ve Çince) konuşan Anneliese'in, tonlama, hacim ve konuşmalarındaki anlamlılık ve mesajların içeriğindeki farklılılarından yola çıkan kilise yetkilileri 6 ayrı şeytanın (varlığın) etkisi altında olduğunu düşünüyordu.

Bu oturumlar sırasında Anneliese, kendisini Lucifer, Kabil, Judas Iscariot, Adolf Hitler, Nero ve Fleischmann (gözden düşmüş bir rahip) gibi altı farklı iblis tarafından ele geçirildiğine inandığını ifade etti. Ayinler dört saate kadar sürebiliyordu.

Ancak başlatılan şeytan çıkarma ayinleri de işe yaramıyor, aksine Anneliese'in ataklarının daha da artmasına sebep oluyordu.

Tüm bu ruhlar Anneliese’in vücudunun gücünü sömürüp ağzından hırıltıyla iletişim kuruyordu.

Annliese'in ağzından konuşan varlıklar birbirleriyle tartışırken, Hitler olduğunu söyleyen varlık şöyle dedi: “İnsanlar domuz kadar aptaldır. Ölümden sonra her şeyin bittiğini sanıyorlar. Aslında devam ediyor”

'Senin adın ne Şeytan? Bir mesajın var mı? Bu vücudu ne zaman terk edeceksin?' gibi soruların karşılığında gelen cevap: 'Cehennem azabı çok fazla, cehenneme gitmek istemiyoruz' şeklindeki itiraflarıydı.

Tüm ayinleri kaydeden rahiplerin elinde 40'tan fazla ses kaydı bulunmaktaydı.

Kayıtları buraya tıklayarak dinleyebilirsiniz

__________________
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır.
Ra' isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alıntı Yap
Konuyu yanıtla

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:40.

Forum Bilgilendirme Sosyal Medya
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Navbar with Avatar by Motorradforum

Bu Forum Lisanslı Vbulletin Ürünü Kullanmaktadır.

Sitemiz bir " paylaşım " sitesidir. Bu yüzden sitemize kayıt olan herkes kontrol edilmeksizin mesaj/konu/resim paylaşabilmektedir. Bu sebepten ötürü, sitemiz üzerinden paylaşılan mesajlar, konular ve resimlerden doğabilecek olan yasal sorumluluklar paylaşan kullanıcıya aittir. Web sitemiz hiçbir yasal sorumluluk kabul etmemektedir. Illegal herhangi bir faaliyet görülmesi durumunda Yöneticilere adresine mail atıldığı taktirde mesaj, konu ya da resim en fazla 24 saat içerisinde silinecektir.

Tema Tasarım ve Kodlama
BeSte