![]() |
![]() |
![]() | #1 |
Forum Üyesi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() Dini dışlama, sadece belli bir dinde hâkim inanç ilkelerinin doğruluğuna inanarak, bu ilkelerle bağdaşmayan bütün inançların yanlış olduğunu ve/veya insanı ya ebedi cezaya maruz bırakacağını ya da nihai kurtuluşa eriştirmeyeceğini savunan yaklaşımdır. Jacob de Backer tarafından yapılan Mahşer Günü (Last Judgment) tablosu, ca. 1580: Ressam tablosunda inananları Cennete yükselirken günahkarlar ve inancı reddedenleri ise Cehennemle lanetlenirken tasvir etmiştir. Diğer dinlere, inançlara dini dışlayıcılık dışındaki dini/teolojik veya felsefi yaklaşımlar genel olarak dini kapsayıcılık, dini çoğulculuk, evrenselcilik, Omnizm, Perennializm isimleriyle ifade edilir. Dini dışlayıcılık tarihte dini ayrımcılık noktasına gelebilmekte ve insanları kapatılmak, gettolara sıkıştırılmak veya sonu ölüm veya sürgün olan bazı cezalara maruz bırakırken günümüzde daha çok mahalle baskısı, yok sayılmak, önemsenmemek, itibarsızlaştırılmak, mevkiisizleştirilmek gibi daha toplumsal ve psikolojik baskı tiplerine bürünebilmektedir. Yahudilik Ayrıca bakınız: Yahudilik Tanrının eski İsraillilerle bir antlaşma yaptığına, onları "Seçilmiş Halk"ı olarak kabul ettiğine yönelik inanış Yahudi inanışının temelleri arasında yer almaktadır.[1] Buradaki seçilmişliğin doğuştan verilen bir nitelik mi yoksa Yahudilere yönelik bir yükümlülüğü mü ifade ettiği konusu tartışılmıştır. Ancak her iki durumun da Yahudi kutsal metinlerinde bulunduğu ve özellikle İbrahim peygamberle olan ahitleşmede ilk durumun söz konusu olduğu ifade edilmiştir.[2] Reformcu Yahudilik ise "seçilmişlik" fikrini yaşamlarımızda yaptığımız seçimlerin bir metaforu ve Yahudiliğin de bir tür seçim olması gerektiğini düşünürler. Hinduizm Ayrıca bakınız: Hinduizm ve Sanatana Dharma Sanatana Dharma dışında kalan kabilelere, halklara mensup kişiler Vedik metinlerde Mleccha (Vedik Sanskritçeden: म्लेच्छ, romanlaştırılmış: mlecchá) olarak adlandırılmıştır. Bu terim Aryan Vedik kabilelerden farklı olarak anlaşılmaz bir konuşmaya sahip olanlara, yabancı veya barbar işgalcilere atıfta bulunan bir Sanskritçe terimdir.[3] Bir mleccha kast sisteminin ve ritüel ortamın dışında olan kimseydi ve Hindular tarafından bir Mleccha ile temas bile kirletici bir şey olarak görülmekteydi. Bunu bir örneği yirminci yüzyılda bölgesindeki Müslüman çocuklarla oynayan Anandamayi Ma'ya annesi tarafından oyun dönüşünde tulsi liflerinin içinde olduğu suyla banyo yaptırılmış olmasıdır.[4] "Mleccha" kelimesi, eski Hindularda "geleneksel değer sistemine" tâbi olmayanları sınıflandırmanın bir yolu olarak ortaya çıktı. Ancak özetle fikir şuydu: Mlecchalar kültürel olarak kabul edilebilir olana uymayan insanlardı.[5] Bünyesinde birbirinden iki ayrı din kadar farklı olan okulları, Tanrı/Tanrıları, kutsal metinleri barındıran ve bu yönüyle din içi çeşitliliğe en açık görünen din Hinduizmdir. Ayrıca anaakım/hak-doğru yol Ortodoksi ve Heterodoksi ya da heretik benzeri kavramsallaştırmalar ya da bunlara dayanarak mezhepsel farklılıarı cezalandırma yönünde herhangi bir yapı taşımadığından Hinduizm bir tür dinler konfederasyonu niteliği sergilemektedir. Ancak özellikle yirminci yüzyılda artan milliyetçi eğilimler ve gelişen Hindu milliyetçiliği şiddete yol açabilen dini dışlayıcılık biçimlerini üretebilmektedir. Bunun en son örneği iktidardaki Bharatiya Janata Party (BJP) tarafından desteklenen iki Hindu organizayonu olan Vishva Hindu Parishad (VHP) ve Rasthriya Svayamsevak Sangh (RSS) tarafından Hindutva'nın (Hinduluk) tehdit altında olduğu ve Tanrı Vişnu'nun avatarı Rama'nın doğduğu nokta olduğu çağrısını alıp 6 Aralık 1992'de sokağa dökülen Hindu kitlenin Ayodha kentindeki 1528'de inşa edilen Babri Camii'ni yıkması ve beraberinde çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği kitlesel eylemdir.[6] Budizm Ayrıca bakınız: Budizm Genel olarak dünyada hoşgörülü ve dışlayıcılıktan uzak bir inanç olarak bilinmesine karşın Budizmde de tarihte olduğu gibi günümüzde de dini dışlayıcılık örnekleri verdiği düşünülmektedir. İlk dönem Budizminde Buda'nın öğretisi dışındaki ögretilerin sahte ve zararlı olduğuna ilişkin bir inanış bulunmaktaydı. Ayrıca her ne kadar yaygın olmadığı ifade edilse de Budizm içinde heretik olarak kabul edilen kişilere yönelik şiddet uygulamaları da mevcuttu.[7] Perry Schmidt-Leukel Mevlana Celaleddin-i Rûmi'nin Mesnevi adlı eserinde yer alan ancak aslı Budist Pali Kanonunda bulunan fili tanımlamaya çalışan körlerle ilgili meselin Budist bağlamda çoğulculuk yerine dini dışlayıcılıkla daha fazla ilişkili olduğuna dikkati çekmiştir. Budist bağlamında fil hakiki dharmaya, körler Buddha'ya muhalif olan görüş sahiplerine, gören kişi de önceki hayatında Buddha olan krala işaret etmektedir ve metnin açık ifadesi körlerin hakiki kurtuluş yoluna giremeyecekleridir ve bu durum metinde körlerin "Samsara'dan ötesine geçemeyecekleri" şeklinde belirtilmiştir. Kurtuluş yolunu sadece Buddhalar göstermekte ve Samsara nehri üzerinden geçecek araçları onların temin edeceklerdir. Meselin geçtiği bölüm oldukça net bir benzetmeyle biter: Diğer öğretmenlerin ışığı bir ateş böceğinin ışığına benzer, halbuki Buda'nın ışığı güneş gibi parlar: "O aydınlatıcı ortaya çıktığında, ateş böceğinin ışığı söner ve artık parlamaz." [8] Budizm günümüzde şiddetten tümüyle uzak bir din/felsefe olarak kabul edilse de bu algının gerçeklerle birebir örtüşmediği kendisi de bir Zen rahibi olan Brian Victoria'ın ilk baskısı 1997'de yapılan eserindeki Rus-Japon Savaşı sırasındaki Zen rahiplerinin fonksiyonuna ilişkin satırları ortaya koymuştur.[9] Victoria eserinde Rus-Japon savaşı sırasında bu savaşa Zen Budist ruhban cephesinden destek verildiğini tüm açıklığıyla göstermektedir. Ünlü Zen araştırmacısı D.T.Suzuki Japon devletinin militarist arzularının meşru olduğunu buna karşı koyan ulusların ise "kuralsız kafirler" (jama gedo) olduklarını ve cezalandırılmayı hak ettiğini düşünmektedir. Suzuki'nin hocası Rinzai-Zen üstadı Shaku Søen ise savaşçıların ödeyecekleri bedelin ruhsal gelişimlerine hizmet edeceğini belirtir. Hatta savaş karşıtı olan ünlü Rus romancı Tolstoy, Shaku Søen'den savaşı engelleme yönünde birlikte mücadele etme çağrısı yapmış ancak bu çağrıya usta Søen şu şekilde karşılık vermistir: "Her ne kadar Buda can almayı yasaklasa da, aynı zamanda tüm duyarlı varlıkların sonsuz şefkatin uygulanmasıyla bir araya gelmediği sürece asla barışın olmayacağını da öğretti. Bu nedenle uyumsuz olan şeyleri uyumlu hale getirmenin yolu olarak öldürmek ve savaşmak gereklidir." [10] Ancak Suzuki ve üstadı Sōen'den önce Meiji döneminin ünlü Budist rahip ve bilgini Inoue Enryō da Rusya ile ilişkilerin gerildiği dönemde savaş olacaksa buna Budistlerin de aktif şekilde katılması gerektiğini böylelikle Buda'ya borçlarını odeyeceklerini ve Rusya'nın da sadece Japon ulusuna değil Buddha'ya düşman olduklarını açıklamıştır.[11] Budizmin şiddetle ilişkisinin daha az görülmesini Budist metafiziğinden ziyade Budist devletlerin sayıca azlığına bağlayan Owen Flanagan ise Bhutan, Tibet veya Sri Lanka durumunda ise Budistlerin devlet destekli şiddeti onayladıklarına dikkati çeker.[12]
__________________ Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır. |
![]() |
Konuyu yanıtla |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
Forum | Bilgilendirme | Sosyal Medya |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd. Navbar with Avatar by Motorradforum Bu Forum Lisanslı Vbulletin Ürünü Kullanmaktadır. | Sitemiz bir " paylaşım " sitesidir. Bu yüzden sitemize kayıt olan herkes kontrol edilmeksizin mesaj/konu/resim paylaşabilmektedir. Bu sebepten ötürü, sitemiz üzerinden paylaşılan mesajlar, konular ve resimlerden doğabilecek olan yasal sorumluluklar paylaşan kullanıcıya aittir. Web sitemiz hiçbir yasal sorumluluk kabul etmemektedir. Illegal herhangi bir faaliyet görülmesi durumunda Yöneticilere adresine mail atıldığı taktirde mesaj, konu ya da resim en fazla 24 saat içerisinde silinecektir. | BeSte |